top of page

ELEKTRİK DAĞITIM ve İLETİM ŞİRKETLERİNİN YANGINDAN SORUMLULUKLARI

  • Arb. Av. Ceyhun Polat
  • Jul 20, 2022
  • 6 min read



Muğla’nın Datça ilçesi, Mesudiye Mahallesinde 13 Temmuz 2022, Salı günü öğle saatlerinde çıkan yangında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin açıklamalarına göre 300’ü ormanlık alan 400’ü tarım alanı olmak üzere toplam 700 hektar alan zarar gördü, 4’ü ağır hasarlı olmak üzere onlarca evde de hasar meydana geldi.


Bakan’ın olayın daha ilk saatlerinde yangının “trafo kaynaklı” olduğunu açıklaması üzerine Türk hukukunda “kusursuz sorumluluk”, “tehlike sorumluluğu” kavramları, bunların yerleşik Yargıtay içtihatlarında nasıl ele alındığı konularına değinmek istedik.


Yazın artık iyice yaygınlaşan bu yangınlarda hep gündeme gelen elektrik dağıtım şirketlerinin, iletim şirketlerinin hukukumuzdaki sorumlulukları nedir, kısaca bir göz atalım:


Borçlar Kanunu:


Türk hukukunda enerji nakil hatlarının neden olduğu zarardan sorumluluğun kusura dayanmayan bir sorumluluk olduğu gerek öğretide gerekse uygulamada görüş birliğiyle kabul edilmektedir.


Olağan Sebep Sorumluluğu (Kusursuz Sorumluluk): 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde elektrik enerjisi nakil vasıtalarının neden olduğu zarardan sorumluluk 818 sayılı BK m. 58 hükmü uyarınca yapı malikinin sorumluluğuna dayandırılmaktaydı. Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden "olağan sebep sorumluluğu"dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.


Tehlike Sorumluluğu (Kusursuz Sorumluluk): 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdikten sonra öğretide, elektrik enerjisi nakil vasıtalarının neden olduğu zarardan sorumluluğun TBK m. 71 hükmü uyarınca tehlike sorumluluğu esasına dayandırılması gerektiği ileri sürülmektedir.


Yargıtay uygulamasında ise kimi zaman sorumluluğun TBK m. 69 hükmü uyarınca yapı malikinin sorumluluğuna dayandırıldığı kimi zaman da sorumluluğun tehlike esasına dayandığına ilişkin genel ifadeler kullanılmak suretiyle elektrik enerjisi nakil vasıtalarının neden olduğu zarardan sorumluluğun objektif bir sorumluluk olduğunun ifade edilmesiyle yetinildiği görülmektedir.


Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği TBK.'nun 69. maddesi gereğince "Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür." Yine aynı yasanın 71/1. Maddesi gereğince; " Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen surumludur."


Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.


Tehlike sorumluluğu, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Zira sorumluluk bakımından kusurdan veya objektif özen ya da gözetim ödevinin ihlalinden bağımsızdır. Tehlikeli işletmenin sahibi ya da işletenin kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletmede bir bozukluk ya da eksikliğin olup olmaması meydana gelen zarardan sorumluluğun doğması bakımından hiçbir önem ve etkiye sahip değildir. Tehlikenin gerçekleşmesi ile sorumluluk doğar.


TBK m. 71/f.2 hükmünde hakime yol göstermek amacıyla önemli ölçüde tehlike arz eden işletmenin belirlenmesi bakımından birtakım kıstaslar getirilmiştir. Buna göre, bir işletmenin mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler dikkate alındığında bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özen gösterilse dahi, sıkça veya ağır zarar doğurmaya elverişli ise önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmeden söz edilir.


Enerji nakil hatları, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, ilgili şirketlerin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.


SORUMLULAR:

Enerji Piyasası Kanunu m. 8/f.1 hükmü uyarınca elektrik enerjisi iletim faaliyeti, doğal tekel özelliği göstermektedir ve ülkemizde bu tekel TEİAŞ’a aittir. İletim hatlarından elektrik nakli tehlikeli bir faaliyettir. İletim hatlarının gerek sahibi gerekse işleteni olan TEİAŞ, bu tesislerin neden olduğu zarardan sorumludur. EPK m. 8/f.3 hükmü uyarınca TEİAŞ’ın mülkiyet ve işletme sınırı, iletim sistemine yapılan bağlantı noktasında başlar. Ayrıca üretim veya tüketim tesisinin iletim sistemine bağlantısının, bir başka üretim veya tüketim tesisine ait şalt sahası üzerinden yapılması hâlinde bağlantı yapılan fiderin kullanım hakkı, işletme ve bakımı TEİAŞ’a aittir (EPK m. 8/f.3). Üretim tesislerinden yeraltı kabloları ile iletim tesisine kadar elektrik nakli de bu kapsamdadır.


Enerji Piyasası Kanunu m. 9 hükmüne göre dağıtım faaliyeti, dağıtım lisansında belirtilen bölge içinde tekel olarak yürütülmektedir. Örneğin, ADM, Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. gibi. Dağıtım tesislerinin sahibi, TEİAŞ olmakla birlikte işleteni işletme hakkını usulüne uygun dağıtım lisansı ile alan kişidir. Dolayısıyla dağıtım tesislerinin neden olduğu zarardan TEİAŞ ve dağıtım lisansı sahibi kişi müteselsilen sorumludur.


YARGITAY KARARLARI:


3. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2015/1979

Karar Numarası: 2016/192

Karar Tarihi: 18.01.2016


Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz. (G.Antalya B.Hukuku Genel Hükümler C.1.2012.İst.sh.533.535.)


Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği TBK.'nun 69. maddesi gereğince "Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür." Yine aynı yasanın 71/1. Maddesi gereğince; " Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen surumludur." Belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, davalı, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.


Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).

Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için gerekli olup hareket unsurunu haksız fiilin sonuç unsuruyla birlikte değerlendirmek gerekir (Doç. Dr. A. Akartepe TBK. Haksız fiilden doğan borç ilişkileri - Porf Dr. Pierre Tercier sorumluluk hukuku S. Özdemir çevirisi. 1983 Sh. 12-14 ).

Somut olayda; davalının anılan ilkeler kapsamında enerji nakil hatlarının maliki olduğu çekişmesizdir. Ayrıca, uyuşmazlığın adli yargının görev alanı içerisinde olduğunda da kuşku ve duraksama yoktur.


3. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/13829

Karar No: 2018/12168

Karar Tarihi: 29.11.2018


[…] Dosyanın incelenmesinde; suç tutanağına göre; yangının enerji nakil hattından çıktığının belirtildiği, aynı tutanakta davalı çalışanının da 2 adet kumru kuşunun elektrik tellerini şase yaptırması sonucu sigortanın patlayarak otları tutuşturmasıyla yangının çıktığını beyan ettiği, hükme esas bilirkişi raporunda yangının enh’ye kuş çarpması sonucu dış sebeplerden çıktığının ifade edildiği görülmektedir.


Bu şekilde; enerji nakil hatlarının olay yerinde varlığı, niteliği itibariyle bir tehlike ve zarar ihtimali taşıdığı, 2 adet kuşun elektrik tellerine temasının ardından otları tutuşturması sonucunda yangının ve zararın ortaya çıktığı anlaşıldığından dava konusu somut olayda kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanması gerekir. Açıklandığı üzere; kusursuz sorumlu işletme her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önlemek mümkün olmadığından illiyet bağının kurulduğu dikkate alınarak sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır.


3. Hukuk Dairesi

2014/4403 E.

2014/9751 K.


[Kusursuz sorumluluğun tarihsel gerekçelerini tartışan bir Yargıtay kararı]


Kusursuz sorumluluğu gerektiren nedenler, teknik gelişmeler ve kusurun yetersizliği olarak açıklanabilecektir. Şöyle ki: Kusursuz sorumluluk, endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşların, makineleşmenin ve karmaşık sosyal ilişkilerin biçimlendirdiği toplum ve uygarlığın zorunlu kıldığı bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluk, her şeyin makineleştiği, işbölümü ve ekonomik birimlerin geniş ölçüde organize olduğu gelişmiş sanayi toplumunun bir ürünüdür. Oysa kusur sorumluluğu, küçük ekonomik birimlerin hâkim olduğu makineleşmenin tam gelişmediği, toplum yapısının tarım ve küçük sanayiye dayandığı, bireyci ve liberal düşüncenin etkin bulunduğu toplumlarda görülen bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluğunun kabulü, kusur sorumluluğunu öngören liberal hukuk devletinden, adalet ve hakkaniyet ilkesine dayanan sosyal hukuk devletine geçişin ve sosyal gelişmenin bir sonucudur.


Ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, yeni kimyasal ve biyolojik buluşların karmaşık bir biçim verdiği modern toplumda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak görmek, bir çok nedenlerle doyurucu olmaktan uzaktır.


Gerçekten, her şeyden önce, bu kadar karmaşık teknik bir süreç ve sosyal ilişki ağı içinde gerçekleşen zararlarda kusurun rolü, ya çok azalmış, ya da hiç kalmamıştır. Gerçekten, çalışanlar ve çevre için büyük tehlike arzeden makineler, enerji kaynaklan, ulaşım araçları ve diğer şeyler arasında, zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışının rol ve katkısını tespit etmek imkânı, fiilen ortadan kalkmıştır.


Zira bu karmaşık mekanik şartlar, sosyal ilişkiler içinde kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığını, kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemek mümkün değildir. Kaldı ki, bu kadar tehlikeli araç ve gereçler içinde insan davranışının zararın sebebi olabilme ihtimali, diğer teknik ve mekanik sebeplerle kıyaslanamayacak derecede küçük ve önemsizdir. Zira günümüzde enerji kaynakları, ulaşım araçları ve üretimde kullanılan makineler, o derece hızlı, karmaşık ve büyük boyutlar kazanmıştır ki, artık, gerekli her türlü tedbir alınsa bile, zararın doğumunu önlemek çoğu zaman imkânsız hale gelmiştir. Çevre için tehlike arzeden bu kaynaklar karşısında, zarara uğramak adeta kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak, "tehlikeli" diye toplumun bu araç ve gereçlerden vazgeçmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, tehlikeli faaliyette bulunan kimseler, bunlardan yarar sağladıkları için, sebep oldukları zararı da gidermek zorundadırlar.





Comments


Commenting has been turned off.

©2024 Avukat Ceyhun Polat

bottom of page